alegorisi bol yazı.
ahmet haşim gibi gecenin sembolüne sığındım. radyo tiyatrosu açık kalmış, miadını doldurmuş, yastığımın altına sıkışmış dıın dıı dın. giriş jeneriği böyle. trt radyo tiyatrosu. uyanıp saatin dört olduğunu görmemle, ikinci uyanışım olan altı arası geçen zaman freud'a emanetmiş. yine mi electra çaresiz dertlere salınıyor, pek sevgilim freud'çum? talihsiz oeidipus söyle bana, niçin konmuş o bülbül, bahçedeki asmaya? "sen haksızsın ve sana laflar hazırladım." diye sayıklayarak, malum tartışmada tarafımı seçemeden, sabah henüz görünürde yokken ama ülke sınırlarında saat altıyı gösterirken uyanıyorum. garip vücut esnetme hareketleri, su içme sekansı. ışıklarım henüz açılmadı. hazırlandığımda yatağıma son defa oturuyorum. karşımdaki duvardan bana bakmayan freddie posteri, göğüs kılları ve öne doğru uzayan dudaklarıyla ergenliğime bakıyor. şarkının beelzebub diye höykürdüğü kısım kulaklarımda. mamaaa diye devam ediyor. eskisi gibi değil, god save the queen değil. kötü şe...