alegorisi bol yazı.
ahmet haşim gibi gecenin sembolüne sığındım.
radyo tiyatrosu açık kalmış, miadını doldurmuş, yastığımın altına sıkışmış dıın dıı dın. giriş jeneriği böyle. trt radyo tiyatrosu. uyanıp saatin dört olduğunu görmemle, ikinci uyanışım olan altı arası geçen zaman freud'a emanetmiş. yine mi electra çaresiz dertlere salınıyor, pek sevgilim freud'çum? talihsiz oeidipus söyle bana, niçin konmuş o bülbül, bahçedeki asmaya?
"sen haksızsın ve sana laflar hazırladım." diye sayıklayarak, malum tartışmada tarafımı seçemeden, sabah henüz görünürde yokken ama ülke sınırlarında saat altıyı gösterirken uyanıyorum. garip vücut esnetme hareketleri, su içme sekansı. ışıklarım henüz açılmadı.
hazırlandığımda yatağıma son defa oturuyorum. karşımdaki duvardan bana bakmayan freddie posteri, göğüs kılları ve öne doğru uzayan dudaklarıyla ergenliğime bakıyor. şarkının beelzebub diye höykürdüğü kısım kulaklarımda. mamaaa diye devam ediyor. eskisi gibi değil, god save the queen değil. kötü şeyler hatırlatıyor. ama poster de duruyor. her neyse, kötü şeylerden iğreniyorum deme hakkımı kullanıp zihnimin ve kalbimin o köşesini kilitleyip yazmaya devam edeyim.
evden çıktığımda karanlık henüz ama ilkokul çocukları bile yolda, korkmamalıyım. yağmur hafif. kulaklıktan gelen ses, komik. metrodaki insanlar içinde zaman geçsin diye kulaklığa odaklanıyorum. tırnaklarıma bakıyor bazıları. iddialı değildi ama naif bir gösterişi de yok değildi. ellerimi cebime saklıyorum. nail art sergisi için uygun zaman ve mekan değil. insanların ilgi odağı olmak istemiyorum. ben, beni bulamamışken birileri beni bulsun da istemiyorum. zaten birinin hikayesinde esas olmamanın yoksunluk hatırası dimağımı henüz terk etmemişken, bize sormadan tenimizi teğet geçen kağıt kesikleri gibi acısını incelikle iç dünyama işlerken "yether!" diyorum. bazı bağzılıklarıma istinaden "lanet olsun atom fiziğine de, profesörlük yerin dibine batsın."
bu dönemin son staj günü. yorgunum ama çociklerime vedanın da gururlu bir hüznü var gibi yorgunluğumda. idealist de pek değilim halbuki.
eve dönüp sinirleniyorum. sinirim geçiyor. olgun davranmayı seçmenin, hayatımın misyonu olması gerektiğinin farkındayım bu ev sınırlarında. sınır dışında ise zaten hep farkındaydım.
yorgunluğumu ve sinirimi susup, kahveye döküyorum. bir süre sonra seviyem deniz seviyesinde, ferah bahar esintisi.
okuldaki derse gitmeden bankaya gidip döviz değişimi yapıyorum. bir deste paraya karşılık üç kağıt parçası veriyorlar. şıkır şıkır trajikomikaze.
okuldaki ders, bu dönemin son dersi. sevdiğimiz hoca. onunla da son dersimiz. öncesinde hazırlanan bir veda programı. gözler yaşlı.
eve dönerken, otobüsten çok durak öncesi inip ışıklı yolları, eğlenen insanlarla dolu mekanların olduğu caddeleri yürüdüm. eve doğru yağmur hızlandı, üşüdüm.
vedalar üşütür zaten beni. eskiden öldürürdü.
radyo tiyatrosu açık kalmış, miadını doldurmuş, yastığımın altına sıkışmış dıın dıı dın. giriş jeneriği böyle. trt radyo tiyatrosu. uyanıp saatin dört olduğunu görmemle, ikinci uyanışım olan altı arası geçen zaman freud'a emanetmiş. yine mi electra çaresiz dertlere salınıyor, pek sevgilim freud'çum? talihsiz oeidipus söyle bana, niçin konmuş o bülbül, bahçedeki asmaya?
"sen haksızsın ve sana laflar hazırladım." diye sayıklayarak, malum tartışmada tarafımı seçemeden, sabah henüz görünürde yokken ama ülke sınırlarında saat altıyı gösterirken uyanıyorum. garip vücut esnetme hareketleri, su içme sekansı. ışıklarım henüz açılmadı.
hazırlandığımda yatağıma son defa oturuyorum. karşımdaki duvardan bana bakmayan freddie posteri, göğüs kılları ve öne doğru uzayan dudaklarıyla ergenliğime bakıyor. şarkının beelzebub diye höykürdüğü kısım kulaklarımda. mamaaa diye devam ediyor. eskisi gibi değil, god save the queen değil. kötü şeyler hatırlatıyor. ama poster de duruyor. her neyse, kötü şeylerden iğreniyorum deme hakkımı kullanıp zihnimin ve kalbimin o köşesini kilitleyip yazmaya devam edeyim.
evden çıktığımda karanlık henüz ama ilkokul çocukları bile yolda, korkmamalıyım. yağmur hafif. kulaklıktan gelen ses, komik. metrodaki insanlar içinde zaman geçsin diye kulaklığa odaklanıyorum. tırnaklarıma bakıyor bazıları. iddialı değildi ama naif bir gösterişi de yok değildi. ellerimi cebime saklıyorum. nail art sergisi için uygun zaman ve mekan değil. insanların ilgi odağı olmak istemiyorum. ben, beni bulamamışken birileri beni bulsun da istemiyorum. zaten birinin hikayesinde esas olmamanın yoksunluk hatırası dimağımı henüz terk etmemişken, bize sormadan tenimizi teğet geçen kağıt kesikleri gibi acısını incelikle iç dünyama işlerken "yether!" diyorum. bazı bağzılıklarıma istinaden "lanet olsun atom fiziğine de, profesörlük yerin dibine batsın."
bu dönemin son staj günü. yorgunum ama çociklerime vedanın da gururlu bir hüznü var gibi yorgunluğumda. idealist de pek değilim halbuki.
eve dönüp sinirleniyorum. sinirim geçiyor. olgun davranmayı seçmenin, hayatımın misyonu olması gerektiğinin farkındayım bu ev sınırlarında. sınır dışında ise zaten hep farkındaydım.
yorgunluğumu ve sinirimi susup, kahveye döküyorum. bir süre sonra seviyem deniz seviyesinde, ferah bahar esintisi.
okuldaki derse gitmeden bankaya gidip döviz değişimi yapıyorum. bir deste paraya karşılık üç kağıt parçası veriyorlar. şıkır şıkır trajikomikaze.
okuldaki ders, bu dönemin son dersi. sevdiğimiz hoca. onunla da son dersimiz. öncesinde hazırlanan bir veda programı. gözler yaşlı.
eve dönerken, otobüsten çok durak öncesi inip ışıklı yolları, eğlenen insanlarla dolu mekanların olduğu caddeleri yürüdüm. eve doğru yağmur hızlandı, üşüdüm.
vedalar üşütür zaten beni. eskiden öldürürdü.
üçüncü paragrafını okurken arkada killer queen çalıyordu, ahah bir anda gülümsedim gayrı ihtiyari. önceki yazıda kardiyo diyince hoop esgeçmişim ama her nereye gidiyosan iyi yolculuklar, iyi eğlen, kart atmayı unutmaaa :)
YanıtlaSilgülümsemeli tesadüfleri severim. killer queen deyince de saykokiller kesköse dinleyesim geldi. freddie affetsin beni.
Silkartında her geçen gün kaderine yaklaşmakta olan birinin blog yazısına istinaden bir adet de görünmez marteniçka olacak. şans getirsin diye.
teşekkürler:)
Marteniçka diyarına da mutlu yıllar olsun mu?
Silorak çekicin kırmızı yıldız çizdiği ülkelerden gelen soğuk hava dalgasıyla sizi ısıtmaya geldim. christmas şekerlemeleriyle ve yüzdelik dilimlerin sarhoşladığı içeceklerle niyet ettim şeker komasına girmeye bu gece. caddede sıcak şaraplar dağıttım. biri de size.
Silmutlu yıllar oldu. fazla üşümek hariç.
Şaraplar alındı 🍷
SilCheers!
blogundaki son yazına bayıldım ben de!
YanıtlaSilparıltılar dağıtan tılsımlı perilere de inanırım zaten:)
Radyo tiyatrosu dinlemedim henüz ama hep aklımda. Tramvayda kitap dinlemeyi bıraktığımda biraz da tiyatro dinleyeceğim :)) İnsanların ilgi odağı olmak istememe kısmını da o kadar iyi anlıyorum ki, kendimizi mutlu hissettiğimiz ojeyle, tarzla, her neyse dikkat çekmeden varolma hakkımız olmalı.
YanıtlaSilönerebileceğin ücretsiz kitap podcastleri varsa talibim. ben aradım fakat pek hoşuma giden çıkmadı. ses tonları, vurgulamalar olmamıştı dinlediklerimde.
Silyolculuklarda komplo teorilerle ilgili yayınlar dinliyorum bi de. eğlenceli ve kaptırmacalı.
tiyatroları da geceye saklıyorum, gece daha uygun oradaki dünyaya bence:)
kamü ve sartre duysana, varoluşsal sancılarımızı alsana. keşke keşke :)
ne yazı beeee valla çok iyiydi, satır aralarında çok detay vardı, üç kağıt parçası, üçyüz euro olsa gerek, veya altıyüz, iyi yolculuklar yinee, herhalde bu gece veya yarın uçarsın uç uç böceğim hihi :) mamaaa uuuuuuu, kesköse ha haaa, biyeelzebub, love of my laaaayf :)
YanıtlaSiluçuşlarım da hayatım gibi rötarlı oldu giderken ama uçtum sonunda:) size de şans getiririm umarım, uğur böceki gibi.:D
Silfaffafa fa kesköse:P
love of my life...! gökkuşaklı çılgın freddie'nin büyük aşkı. benim de bi zamanlar çok fazla dinlediğim romanslı şarkı. şimdi de dinliyorum mesela. içimden. :)
teşekkür ederim Deep:)
heey annatcan ama de miiiii geziyi, soğuklu bi yere gittin herhalde, kuzeye gibiii :)
Silgelince depresyona girdim de azcık, sizleri okumak yazmaktan daha zevk veriyor şimdilik:)
Silay tatil sonrası depresyonu mu yani. sıkıntılardır yaa depresyona girmek zor bişi, bişiyin yoktur, geçmiştir hihihi :) mimledim senii, zamanın olursa ve istersen yazsanaaa :)
Sil