kalemin kestiği zincir.
o. ile sanırım istanbul’dan önce tanıştık. sanırım çünkü yurt odasındaki konuşmamızdan öncesini hatırlamıyorum ama var sanki öncesi ve o gecenin hırçın dalgaları sahilin kayalıklarına nasıl çarpıyordu ki ben özgür olduğumu garip bir hüzünle kutluyordum. askeri disiplini bana çok yaban gelmişti. o sıra dağa, taşa, bayıra a.c.a.b yazabilirdim. şimdi de evet, sevmiyorum asker olma fikrini ve o zamanlarda vicdani red denilince auw olan şey bugün parayla satın alınıyor. neyse. o yüzden biraz ters düştüm onunla ama terslikte de bi takım hareketlenmelerle ilerledik. sonuç olarak gece yarısı kimse tam olarak güvende hissetmez ve gece yarısı bu yüzden daha cazip gelir bazı zamanlar bazı bireylere. iki karşıt, dört sessiz harf o dönemde çok yakındı merkezime. her hareketinde muntazam bir düzen vardı. çay içişinde, kumandayı masaya koyuşunda, ayakkabı giyişinde, kemeri tutuşunda, mumu yakışında, kalem tutuşunda... biraz da irrite ediciydi benim için bu. iki nokta. mesela ben de b...