here comes to rain again.
Son günlerde dilime dolanan Hypnogaja'nın bildiğim tek şarkısı olsun istedim başlık.
Aslında eurythmics halini daha kadınsı buldum ama H. coverı bana bi şeyler hatırlatıyor.
Konukevi'ndeyim. Tek kişilik yatağın olduğu küçük bir oda ve banyodan ibaret gecesine 60 tl saydığım geçici evim.
Televizyon ve sorunsuz internet bağlantısı olması kendimi bu küçücük ve soğuk otel odasında yalnız hissetmemi biraz olsun önlüyor.
Son günlerde kendimi o kadar gereksiz hissediyorum ki. Daha sık yemek yemeye başladım. Kendimi kötü hissettiğim çoğu zamanda ya kedileri düşünüyorum ya da derslere başvuruyorum kafamı dağıtmak için.
Konukevi'ne geldiğim ilk anda, evimi ne kadar özlediğimi düşündüm. Kalacak yerimin olmaması, ki bunun benim hatam sonucu olması çok kötü hissettiriyor. Perşembe akşamı Ali'nin yanına gideceğim. Onu da özledim. Ama daha normal bir zamanda buluşmak isterdim onunla.
Ali ne ara bu kadar yer kapladı hayatımda.
Okula gitmek, ders dinlemek beni rahatlatıyor. Hocalar ders anlatırken kendi hayatımı onlarınkiyle mukayese ediyorum. Ali'nin öğrencilik yıllarına ait anılarını dinlemek de hoşuma gidiyor. Küçükken okuduğum öykülerdeki karakterlerin hayatlarını da bilmek hoşuma giderdi.
Burada küçük bir buzdolabı var. Mini bar diyebiliriz ama içi bomboş. Beş dakikada bir elektrik gidiyor herhalde ki, takır tukur sesler geliyor. Ben her seferinde dalmış oluyorum ve korkuyorum.
Kendi evimin olması ne güzel olurdu.
Küçük ve temiz bir oda, tatlı ve ahşap dolaplı bir mutfak.
Perdelerinin fonunu çiçekli basma kumaştan yapardım. Penceremin önünde minik renkli saksılarda unutmabeni çiçekleri ve her sabah sularını ve mamalarını tazelediğim sokak kedileri...
Yumuşak yorganımın altında, kocaman yastıkların içinde yaşardım her gece okuduğum romanı.
Mutfağımda sıcacık çorba ve minik buzdolabımda aburcuburlarım.
Tahtadan olsun çalışma masam, üzerinde öğrencilerimin değerlendirilecek ödevleri ve bi fincan sıcak kahve.
Yorumlar
Yorum Gönder