ne güzel bazı şeyler. yürümek mesela, yürüyebilmek. düşmek mesela, düşeyazmak. yaralar mesela, acının vurgunu ve iyileşmenin kaşıntılı sızısı. ve bulutlar ve ağaçlar. üstelik sekizyüz yıllık anıt ağaçlar. çıldırırsın. üstelik sarılmak serbest. ağaç gövdelerine sarılıp yüzyıllık fısıltıları duymaya çalışmak. ben duyabiliyorum. debisi azalmış deredeki ördek ailesi, yeşil'in gölgesinde esneyen kediler, renkli çarşılar pazarlar. üstüme gelen insanlar bile iyi insan oldukları ihtimalinde mutlu etti beni. ve gri panjurlar. evden kovduğum ve evden kovulduğum, doğuştan belki çuvaldızı kendime batırılmış. bazı cümlelerin sonunu getirmek mümkün olmuyor. bu dünyadaki müzmin rahatsızlığım belki de bundandır. yaş aldıkça ama seviyorum bunu ve yaşamı daha iyi hissediyorum. bugün, aramızdaki bağsızl...
günler ayları, aylar yılları kovalarken yolumdan geçip giden birileri, yitip giden şeyler olmayacak mı. geçmişte kalanlar yıllar sonra ziyaret etse bugünü, hayal kırıklığına uğramaz mı insan. beklentisiz olmayı becerebilirse belki bu kırıklık olmaz. geçmiş kapalı bir kutu, kilitli bir sandık. hatırlamak istediğimde aralayıp kokusuyla yetindiğim ve bununla da mutlu olduğum tanımını yapamadığım bir his. yalan değil, acıtan tarafı var. on yıl önceki beni ve seni orada bırakıyorum. bir daha göremeyeceğimi biliyorum. bu yüzden belki, hep kalbimde taşıyorum. kimsenin bilmesine ve anlamasına gerek yok. sen de bilme sevgili okuyucu. ne kadar uzak, o kadar yakın.
şu yaz gecesini daha anlamlı kılan ve belki evrende kapladığım alanı sevgiyle benimsememi sağlayan serin rüzgara, taze nane yapraklarının varlığına, kahve çekirdeklerine, pati'nin ay çöreği bakışlarına ve daha nicelerine... minnettarım. ve sana, yaktığım mektupların dumanlarıyla. aslında konu sen değilsin, bunu biliyoruz. yine de düşünmeden edemedim, her şey farklı olsaydı. her şey farklı olsaydı, şu yaz gecesinde melankolinin durgun sularında yüzmekten zevk almazdım. duru ve sakin bir denizde, aniden ama korkutmadan bastıran yağmur eşliğinde suyun kaldırma kuvvetine emanet etmek gibi bedeni. kulağında sessizliğin uğultusu. bugün belki de seninle oturduğumuz aynı masada türk kahvesi içtim. anımsayamıyorum. gözlerinle yan masadaki aileyi göstermiştin. açıkça sormadım ne demek istediğini. açıkça sorduğum bazı soruların cevabında boğulmuştum ondan önceki zamanlarımızda. şu yaz gecesinin konusu da sen değilsin, objesi de sujesi de ve her şeyi de. tek başıma, yıldızların ar...
r. 9149'un yarım yüzyıl önce değil de yarım yüzyıl sonra gelmesinin sebebi yarım yüzyıl önce yıldızlı maaavs imlecinin olmaması olabilir mi? 🌠
YanıtlaSilooo gördün yani gece kuyruklu yıldızııı :)
YanıtlaSil