napim.

aklıma çeki düzen vermem gerektiği fikri bile beni irrite ediyor. neden buna gerek duyuyorum, bilmiyorum. o kadar sıkıyor ki beni bir şeyler olma, yapma zorunluluğu... yani zaten ben de istiyorum bir şeyler olsun, normalleşeyim, hayatın olağan akışına uygun birey olayım. şımarıklık gibi bir şey değil bu, belki de öyle, neden gelişine yaşama yetim yok ve bunu "yetim yok." diye algılıyorum. neye el atsam kurutuyorum sanki. sonra bunun da bakış açımla ilgili olduğunu düşünüyorum çünkü başkalarının hayatında olsa şükür sebebi olabilir kuruttuğumu sandığım şeyler. böööyle odun ateşinde değil de, çakmağın cılız ve yakıt kokan ateşinde kızartılmaya çalışılan marshmallow gibiyim. yarısı yanmış, yarısı ısınmamış bi garip tadı olan maşmelo. bak bunun kodlanmış bitakım şeylerden ötürü olduğunu da düşündüm çok. farkındalığım var yani. yürü ya kulum diyor sanki de ben bi durayım şurda diyorum. dehbli beyin, mükemmeliyetçi ertelemesi. aman ya kim uğraşçak. gerçekten böyle mi. bence değil. biraz olabilir. 

uzun otobüs yolculuklarını sevmiyorum. belim, popom hep ağrıyor. uzun süre aynı yerde de duramıyorum. isterim ki tarlalarda koşabileyim. uzun sayılabilecek otobüs yolculuğunda akıp giden ayçiçeği tarlalarını ve hışırdayarak dalgalanan yeşil yaprakları ve çeşitli akarsuları izlerken aklıma okumayı sevdiğim bir blogger geldi. gezgin ruhlu blogger. hak verdim biraz. doğayla bağımız var ve o sakin coşku "ama ben korkarım." insanı olan beni bile çağırıyor. eytere beh deyip kendimi dağlara mancınıkla fırlatıp, tarlalara su damlası gibi düşmek isterim. ölürsem de öleyim, napayım. bir deniz yatağında karşı adaya sürüklenip "aa ben nerelere gelmişim, ne de güzelmiş buralar" demek isterim. o insansız hava sahasında rüzgarın sesini dinlesem bütün endişelerimden arınıp huzura erecekmişim gibi hissediyorum. belki de yanlış hissediyorum. bkz. gökhan özen'in "jet skiyle denize açıldı, saatlerdir haber alınamıyor." haberinden sonra verdiği röportajdaki gibi "köpekbalıklarıyla ve aşkın dalğalara boğuştuk." trajikomik magazinsel ve çok çarpıcı televolesi.  


Yorumlar

  1. bende uzun otobüs yolculuklarını sevmiyorum ama bir şekilde gitmek istediğim yerler için bir şeylerden ödün vermek gerekiyor...

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. bu çok doğru. istenilen bi şeye ulaşmak için bi şeyden de ödün vermek gerekiyor.

      ama iyi ki uçak yolculukları var^^

      Sil
  2. Uzun zamandır bloğunuza uğramamıştım. Sizi görmek ne kadar güzel! Şu sıralar ben de sizin gibi hissediyorum. Bir şeyler yapmalıyım ama hiçbir şeye ne halim var ne de isteğim. Tükenmiş ve fazlalık gibi hissediyorum. Ve evet geçenlerde uzun otobüs yolculuğu yapmış biri olarak sizinle aynı fikirdeyim. Kendinize dikkat edin çokça sevgiler. :)

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. istek için sanırım aksiyon almak gerekiyor. bilemiyorum.

      bu aradaa ben seni hatırlıyorumm, ikimizin de blog teması aynıydı:) hep gel lütfen, seni görmek daha güzel. bana pandemi öncesinde yaşadığım güzel zamanları hatırlatıyorsun:) dilerim daha güzellerini yaşarız.

      Sil
  3. güzel blogun dünkü yazımdağğğ ciciş :)

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. deep (kalpkalp). okudum tabii ki. şimdi de missbonlu yazına yorum yapmaya gidicem. telefonla bloga girdiğimde yorum yapamıyorum nedense.

      Sil
  4. geçmiş bayramın kutlu olsun hihihi :)

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. teşekkürler o zaman sana da bi missbon bi de celibon bi de çuklat.

      bunu okuyan herkesin de geçmiş bayramını kutlarım:)))

      Sil

Yorum Gönder

Bu blogdaki popüler yayınlar

cemil.

günü geçmiş.

konusu sen olmayan günlük.