düşündüm aslında nasıl.

yara bandı olmak istemezdim. hayatımın bağzı ve yeni yetme  bölümlerinde bunu bizzat ben istemiştim. gereksiz bi istekmiş. dişi içgüdülerim genellemeye müsait değil ama en nihayetinde böyle herhalde. yani buna bağlıyorum. hayatımın şu döneminde, şu nalet dönemimizde -ki hadi güzel yanlara odaklanalım. mesela nefes alıyoruz, nispeten sağlıkla :}}}}}}- asla yara bandı olmak istemedim. somut ve açık iletişime muhtaç bir mevzu var ortada ve kadersel boşlukta salınıyor. kime denk gelirse. kişisel sorunlara odaklanmaktan ziyade toplumun sorunlarını baz alarak hayata, evrenin denk geldiğim  frekansına sövüyorum. naif kişiliğimin sessiz çığlığı bu. kimse duymuyor. evren duyup bana kinleniyorsa ve karma karşıma bi şeyler çıkaracaksa, ben ona bi şey diyemem. asmayıp beslemek kendi tercihi sonuçta. bunu ben istemedim. arkadaşlar, biraz sert giriş yapabilirim kimse kusura bakmasın, üstüne de alınmasın. çiklotlara kaşık attığım, herkeslere -kendim de dahil- göz devirdiğim periyotların rutin streslerle birleştiği noktadayım. 

istedim ki mutlu olun. mutlu olalım. aklıma gelmiyor sanmayın. bir şeyler bir şeyleri, birilerini hatırlatmıyor sanmayın. bencillikten sıyrılıp -şahsi fikrimdir.- kendi yolumun karmaşasında kendimle kalmak benim seçimimdi. bazı şeyler de sizin seçiminizdi. kesinlikle söz hakkım yok. benim keskin çizgilerim yoktu, en azından bu konuda. kendi adıma, bunu hissetmek hiç hoşuma gitmese de salak gibi hissetmek serbest. gibi çünkü öyle değilim.  yine de birilerinin mutluluğuna sevinmek, üzüntüsünü hissedip “umarım iyidir.” diyebilmek kalbimi yumuşatıyor. havaya bi şeyler söylüyorum, diliyorum, fısı fısı, duyan duysun. 

boşluğa düştüğün, ameliyatlı yerin. 

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

bunları boşver, olan yine olur.

konusu sen olmayan günlük.

2405.