Kayıtlar

Eylül, 2018 tarihine ait yayınlar gösteriliyor

red

Resim

Adı yok bunun

Beni sarı saçlarımdan öp. Beni kara saçlarımdan, ak saçlarımdan. Dazlak ve yamuk kafamdan sev beni. Bütün kusurlarımın tut elinden büyüt onları da özgür olmayı öğrensinler. Uykusuz dertli gecelerinden başla affetmeye. Ağrıyan başından, şiş gözlerinden, kırılmış gururundan, annesi öldürülmüş duygularından başla. Ne demiş şair... beni öp sonra doğur beni. Ah sen olsaydın o rüyamdaki. Rüyalarda yaşanmaz biliyorum ben yeryüzünde yaşadım cehennemi. Bakışların kor ve kör. Yüreğin buz bana. Sen bir çocuktun yağmurlu bir kış akşamı, sokak lambasının altında silikleşerek uzaklaşan okuldan eve dönerken. Her şey seni hatırlatırken nasıl olacak da geçecek yaşlar bilmiyorum. Ben ölüyorum gurursuzluktan. Allah’ım sen yardım et. Kalacaksa -ki kalmasın- tek sahne kalsın yüreğimde. O büyümeyecek oğlan çocuğu. Sırt çantasında benim yüreğimi taşıyan, yağmurlu bir akşam. Ah sevgilim okşadım saçlarını sen uyurken. Dualar ettim. Mutlu ol diye. Saçlarımda boya da kalmadı. Yüz yaşımda oldum da ölümü tatt...

Zamanla olacak

Resim
Kalp kırıklıklarımı kendim tamir etmeyi öğrendim de bu tamir işi yorgunluğunun kalbimi kıranlar için değip değmeyeceğini henüz ayrımsayamadım. Çocukken çizdiğim tek kulübeli kasabanın ortasından masmavi bir dere geçerdi. Ağaçlar, tavşanlar, kediler, atlar... Güneşe doğru uçan kuşlar... Şimdi, o huzurlu resim kağıdında annesinin elini tutan kız çocuğu olmak istiyorum. Kibritçi Kız hikayesini okuduktan sonra döktüğüm gözyaşları aslında ne güzel yaşlarmış.

Bilmiyorum.

Resim
Ne dönebiliyorum ne gidebiliyorum. Ne yapacağımı bilmiyorum. Köşeye sıkışmış gibiyim. Öyle karışık bir his ki bu... İçimdeki sesi dinlemeye çalışıyorum ama duyulmuyor. Sizin de oldu mu böyle anlarınız ?  Ne yapmalıyım bilmiyorum... Savaşsam mı ? Değecek mi savaşmaya... Yıpranıp solabilirim bu yolda. Elimde zafer sandığım bıçak yaraları, yapayalnız ve çökmüş göz altlarımla bir sinir hastası olabilirim.  Mutlu da olabilirim. Ama bu ihtimal bana epey uzak geliyor.   Neden bu yoldayım bilmiyorum. Neden bu kadar ciddiye alıyorum bilmiyorum. Her neyseee.  Bu yaz Alanya ve Erdek'e gittim. İlk defa erkek arkadaşımla tatile çıktım. Eskiler peşimi bırakmasa da güzeldi, mutluydum. Dönüş yolunda Akseki'den geçtim. Gidengelmez Dağları... Eylül ayının ilk günlerinde, otobüsün içine dolan o çam ve yağmur kokusu... Yörük çadırları, soğuyan hava ve gri bulutlar... Harikaydı. Sonra bu dağlarla ilgili trt belgeseli izledim. Efsanevi...