Adı yok bunun
Beni sarı saçlarımdan öp. Beni kara saçlarımdan, ak saçlarımdan. Dazlak ve yamuk kafamdan sev beni. Bütün kusurlarımın tut elinden büyüt onları da özgür olmayı öğrensinler.
Uykusuz dertli gecelerinden başla affetmeye. Ağrıyan başından, şiş gözlerinden, kırılmış gururundan, annesi öldürülmüş duygularından başla. Ne demiş şair... beni öp sonra doğur beni.
Ah sen olsaydın o rüyamdaki. Rüyalarda yaşanmaz biliyorum ben yeryüzünde yaşadım cehennemi.
Bakışların kor ve kör. Yüreğin buz bana. Sen bir çocuktun yağmurlu bir kış akşamı, sokak lambasının altında silikleşerek uzaklaşan okuldan eve dönerken. Her şey seni hatırlatırken nasıl olacak da geçecek yaşlar bilmiyorum. Ben ölüyorum gurursuzluktan.
Allah’ım sen yardım et. Kalacaksa -ki kalmasın- tek sahne kalsın yüreğimde. O büyümeyecek oğlan çocuğu. Sırt çantasında benim yüreğimi taşıyan, yağmurlu bir akşam.
Ah sevgilim okşadım saçlarını sen uyurken. Dualar ettim. Mutlu ol diye. Saçlarımda boya da kalmadı. Yüz yaşımda oldum da ölümü tattım. Paylaşmak o kadar zor değilmiş de gözlerime bakarken diğer gözlere de bakıyor oluşun çok zormuş. Ellerim buz kesiği, elimden geleni yapmaya çalışırken bana kızma. Zoru başardım aslında. Senin içindi her şey. Sarılar, allar, pullar. Ben bir çocuk anaydım, kucağımda sen. Öyle sevdim seni. Ellerimden tuttun da buz. Buz sen. Buz yanığı ben.
Sevgilim ben gidiyorum. Yollarımız ayrı artık. Sevgim akıyor gözlerimden. yağmur damlaları düşüyor gönlümün cam kenarına. Ben biletimi kendim aldım ama öyle değil. Geceleri yolculuk yapmaktan korkuyorum ama sabaha karşı varacağım belki eve. Sevgilim ben gidiyorum. Saçlarımı bıraktım avcuna. Sen uyuyordun. Gözlerimi bıraktım gözlerine belki benim gözlerimle görürsün diye. Kalbimi bıraktım yatağının sağ kenarına. Bir de ayıcığım var ayna önünde. Benden hatıra o yıllara.
Sevgilim ben gittim. Seni bekliyorum yağmurlu bir akşam, okuldan çıkıp gel bana. En sevdiğin yemekleri pişirdim. Yatağın yorganın hazır. Kalbim yüzyıllardır o çocuk gövdende taşıdığın okul çantanda.
Uykusuz dertli gecelerinden başla affetmeye. Ağrıyan başından, şiş gözlerinden, kırılmış gururundan, annesi öldürülmüş duygularından başla. Ne demiş şair... beni öp sonra doğur beni.
Ah sen olsaydın o rüyamdaki. Rüyalarda yaşanmaz biliyorum ben yeryüzünde yaşadım cehennemi.
Bakışların kor ve kör. Yüreğin buz bana. Sen bir çocuktun yağmurlu bir kış akşamı, sokak lambasının altında silikleşerek uzaklaşan okuldan eve dönerken. Her şey seni hatırlatırken nasıl olacak da geçecek yaşlar bilmiyorum. Ben ölüyorum gurursuzluktan.
Allah’ım sen yardım et. Kalacaksa -ki kalmasın- tek sahne kalsın yüreğimde. O büyümeyecek oğlan çocuğu. Sırt çantasında benim yüreğimi taşıyan, yağmurlu bir akşam.
Ah sevgilim okşadım saçlarını sen uyurken. Dualar ettim. Mutlu ol diye. Saçlarımda boya da kalmadı. Yüz yaşımda oldum da ölümü tattım. Paylaşmak o kadar zor değilmiş de gözlerime bakarken diğer gözlere de bakıyor oluşun çok zormuş. Ellerim buz kesiği, elimden geleni yapmaya çalışırken bana kızma. Zoru başardım aslında. Senin içindi her şey. Sarılar, allar, pullar. Ben bir çocuk anaydım, kucağımda sen. Öyle sevdim seni. Ellerimden tuttun da buz. Buz sen. Buz yanığı ben.
Sevgilim ben gidiyorum. Yollarımız ayrı artık. Sevgim akıyor gözlerimden. yağmur damlaları düşüyor gönlümün cam kenarına. Ben biletimi kendim aldım ama öyle değil. Geceleri yolculuk yapmaktan korkuyorum ama sabaha karşı varacağım belki eve. Sevgilim ben gidiyorum. Saçlarımı bıraktım avcuna. Sen uyuyordun. Gözlerimi bıraktım gözlerine belki benim gözlerimle görürsün diye. Kalbimi bıraktım yatağının sağ kenarına. Bir de ayıcığım var ayna önünde. Benden hatıra o yıllara.
Sevgilim ben gittim. Seni bekliyorum yağmurlu bir akşam, okuldan çıkıp gel bana. En sevdiğin yemekleri pişirdim. Yatağın yorganın hazır. Kalbim yüzyıllardır o çocuk gövdende taşıdığın okul çantanda.
Yorumlar
Yorum Gönder