yalnız ama genelde mutlu bir yazı.

gecenin en sevdiğim saatleri başlıyor ama ben düzenli bir hayat için uyumak zorundayım. gelmeyen uykumla, geceleri aklıma hücum eden binbir gereksiz düşünceyle yatağıma gömülüp yastığıma sarılıp sızmak...
eylül ayı geldi ama gündüzleri "ne biçim bir eylül bu! hala terliyorum sıcaktan." diye yakınıyorum pek sevgili görünmez Mikail'e. neyse ki geceleri serinliyor hava ve üşüyorum. bir de serin bir yağmur dökülse pencereme...
yürürken basılmamış kuru yapraklar bulup basıyorum. çıtırdıyor zaman ayaklarımın altında. ufalanıp doğaya daha kolay karışıyor.
kar yağdığında da basılmamış bembeyaz yumuşak zemine ilk ayak izini bırakıp, o garip "gırç" sesini duymayı seviyorum ama böyle kar yağmadı birkaç senedir buraya.
aklımdan bazı anıları, bazı sahneleri silmek için uğraşıyorum şu günlerde. öyle zor ki... çok sevdiğin birine, en değerli şeyini, içinden bir parçayı hediye sunuyorsun. bir kristal kalp veriyorsun mesela. ama o öylesine bir şeymiş gibi, dikkatsizce cebine atıyor. sallanıp duruyor o karışık cebin içinde. geçmişin tozlarıyla kaplanıyor parlak yüzeyin ve çiziliyor hassas tenin. hediye olarak sunduğun en değerli şeyin, unutuluyor orada ve bir gün hatırlanıp dikkatsizce cepten çıkarılırken düşüveriyor yere. paramparça... olsun diyorsun ben hallederim diyorsun. eksik parçaların kayboluyor bulamıyorsun. elde kalanları yapıştırıp tekrar hediye ediyorsun. günler geçiyor. aynı şeyler. olmuyor. olmadığı için suçlanıyorsun. anlatıyorsun ama anlamak istemiyor. bir gün vakti geldiğini anlıyorsun. anladıkça fark ediyorsun.
zaman geçiyor.
aman diyorsun, boşver. herkes yaşar bunu. "başka derdin mi yok ?"
bir anı olarak kalıyor geçen zaman. cam kırıkları, kalp atışları, ve silinmesini istediğim o sahneler.
herkes kendi tercihlerinin çizdiği yolda bir hayat sürüyor. kendi kendine "ben onlar gibi olmak istemiyorum." dediğin anda bitiyor. ah bir de artık olanlar hakkında yazmak istemediğinde... gerçekten içindeki şeylerin öldürüldüğünü anlıyorsun. ama çiçekli bahçemin sonsuz güzelliğini düşününce geleceğe dair umutlarım tercih edilen ölümlerin ardından kendimi yıpratmamamı hatırlatıyor bana.
falan filan...
pazartesi okul başlıyor. mezun olacağım bu yıl umarım. okul değişikliğiyle uzayan okulum, bu yıl bitiyor. bakalım beni neler bekliyor... her anlamda verimli bir yıl olması için elimden geleni yapacağım. ders seçimlerinde yine sorun çıktı. okuduğum üniversitenin öğrenci işleri çok kötü. bir de mezun olacağımı düşününce, en ufak pürüz gözümü korkutuyor. ama bir yanım da rahat. nasıl olsa her halükarda mezun olurum diyorum.
yaşayalım ve görelim.




Yorumlar

  1. oleeey bloguna dönmene sevindiim :) mezun olcan tabii yaa nasıl olsaaa :) geçmişi de sil gitsin aman, bugüne bak yaa :) hele üzüntüleri hep unuuuut :) insanlar işte napcan üzerler ama geçeer yaaa :)

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. yani bence de kesin mezun olurum bu yıl öğrenci işleri yoluma taş koymazsa. ders seçimleri falan çakışmalar öff aman :D
      geçer tabii...pozitif cümleler kurmaya başladım ben de. daha iyi geliyor insanlık hallerine karşı :)

      Sil
    2. olumlu düşünce olumlu davranmaya itiyo iştee. veya, olumlu davran önce zateen olumlu düşünüyo insaaan hihihi :)

      Sil
  2. anıları silmek mümkün değil gülümseten anılar gün geliyor acıyla kendini hatırlatıyor

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. eternal sunshine'daki gibi silebilsek ya bazı anıları...
      olsun. acıtsa da iyi hatırlayalım :)

      Sil
  3. merhaba, yazınız daha ilk cümleden bana çok güzel hisler verdi. Ne güzel ifade etmişsiniz kaleminize bayıldım

    YanıtlaSil
  4. Betimlemeleriniz harika! Daha çok yazın lütfen.

    Eğitim hayatınızda da başarılar dilerim bu arada...

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. beğenmenize sevindim.
      çok teşekkür ederim:)

      Sil
  5. Karda çıkan ayak sesiyle yağmurun cama vururkenki pıtpıtları düet filan yapsa keşke, böyle tabi farklı bir evrenin kafayı yemiş bir köşesinde.
    Mikail espritüel sanırım; zira muhtemelen şu an hava bunu yazdığın zamandan sıcaktır.

    Mezunluk elbet gelir, hangi bölüm?

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. evet, bazen kar yerde santimlik özgürlüğünü ilan ettiğinde yağmur yağmaya ve bu özgürlüğe savaş açmaya başlıyor. belki o zaman yağmur damlası "pıt"ıyla kar kütlesinin "gırç"ı birbirine şakalı diss atıyodur. sonra da barışıyodur. ama ben hiç duymadım.

      düne kadar ekim ayı için fazla sıcak bir hava varken, tam da şu anda üşüyorum ve sokaktan yağmur sesi geliyor. hiç şikayetçi değilim :)
      mezun olacağım tabii ve diplomamda okul öncesi öğretmeni yazacak :)

      Sil
  6. Kafama taktıklarım hep geceleri canlandı gündüzleri şartların zorunluluğu karşısında onlarda derin uykuya dalmıştı galiba ama hep ben dinleneyim bir rahatlayım derken gelip bulaştılar

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. sanırım geceleri kendimizle fazla yalnız kalıyoruz. günlük koşturmacada aklımız da hislerimiz de sorumluluklarımızla meşgul olduğundan kendimize dair düşünecek pay kalmıyor bize.
      ya da şöyle bi teorim var; yatınca kan basıncı artıyor, kalp beyinle aynı seviyeye geliyor ve gereğinden fazla düşünce üretiyoruz. :D

      Sil

Yorum Gönder

Bu blogdaki popüler yayınlar

bunları boşver, olan yine olur.

konusu sen olmayan günlük.

2405.