eldiven.

onlu yaşlarım henüz başlamışken m. rauf'un eylül'ünü okuduğumda eylül ayıydı ve ben zaten yapısal olarak üzgün bir çocuktum. dünyadaki varlığımın yeni yeni farkına varıyorken çok çabaladım kendimle. şimdi fark ediyorum, ne zor ama çok da normal zamanlardan geçtiğimi. her şey insanlar için. fakat insan, kendine rağmen dünyadaysa ve bunu yeni öğreniyorsa sancılı süreçleri de çok oluyor. az önce, aklıma bunlar düşmeden önce kollarımdaki izleri sevdim. onbeş yıl geçmiş. utançtan hüzünlü bir gurura evrilmeye başlamış. 

bugünlerde çok sinirli hissediyorum. beni rahatlatan seçeneği aklıma getirip akışa bırakıyorum sinirimi. daha kolay oluyor sonrası. yine de bu sinir, tahammülsüzlük ve yorgunluk rahatsız edici. benimseyemediğim, benimsemek için çaba sarf etmediğim şeyler var. yorucu geliyor. anlamsız geliyor. belki korkuyorum. benimsediğimde korunaksız kalacağım korkusu. bu yüzden belki çoğu şey. şeysizliğim. 

eylül, ekim, kasım ve bu böyle sürüp gider. bir kar tanesi göğün sonsuzluğundan süzülüp avuçlarımıza konar. şanslıysak ve görme yetkinliğimiz varsa sırlı kar tanesinin armağanına ulaşabilenlerden oluruz.

şimdi değil ama eylülün sonlarında, çıtırdayan turuncu yapraklar saracak her yanı ve dansa davet edecekler seni. bence bu dansı kaçırma sevgili okuyucu. 

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

konusu sen olmayan günlük.

bunları boşver, olan yine olur.

2405.