posta.
birkaç saat önce eve geldik veterinerden. benimle yaşayan küçük kedimin kısırlaştırma operasyonu vardı pazartesi günü. aslında kasım gibi planlamıştık bu operasyonu ama canımın tahlilleri pek iyi gelmedi ve kronik böbrek yetmezliği olduğunu öğrendik. mama değişimi, yemek saatlerimizde kıyamadığımdan verdiğim tüm ek gıdalara son vermek ve belki hayat boyu aralıklarla kullanacağımız ilacı. böbrek yetmezliğini belirleyici değerleri epey düşürdük. büyük şans ki erken fark ettik bu rahatsızlığı. vetimizin yorumuna göre yaşam kalitemizi de bu erken tanılama ve doğru yaklaşımlar mümkün olduğunca koruyacak. umarım. pazartesi sabahı operasyona aldılar. böbreklerini mümkün olduğunca az yormak için uyutma ve uyandırma işlemlerinde farklı prosedür uyguladılar. akşam beş gibi etrafını şaşkın bakışlarla izlediği videosunu gönderdi vet. operasyon başarılı geçmiş. her ihtimale karşı tuttukları yoğun bakımdan çıkmaya hazır, onu almamızı bekliyordu. eve geldiğinde elizabeth yakalık yüzünden bir süre yürüyemedi. bir adım atıyor sonrasında birkaç dakika buga girip hiç kıpırdamıyordu. birkaç saati yatak odasının karanlık köşesinde biblo gibi sadece durmakla geçti. ben de onun etrafında pervane. sonrasında daha kolay oldu her şey. antibiyotik için veterinere gittiğimizde hem elizabeth yakalıktan hem de ön patisindeki damar yolu aparatından kurtulunca epey rahatladı. ona aldığım kumaş tulum var şimdi üzerinde. dikişlerini böyle koruyoruz. yarın ikinci doz antibiyotiğini alacak ve haftaya da dikişlerinden kurtulacak. şimdilik her şey yolunda. annemle yaşayan yaşlı kedimin de keyfi yerinde gibi duruyor. onu çok özlüyorum, ne zaman uğrasam anneme, yaşlı kedim hemen kucağıma geliyor ve asla inmiyor. onun da palyatif bakımı sürüyor ve işe yarıyor gibi duruyor. sadece ağrısız, acısız, huzurlu olduğunu görmek şu an bana yetiyor. diğer seçenekleri düşünmek istemiyorum. hayatımın diğer seçeneklerini düşünmek istemediğim gibi.
…
aradan iki gün geçti. ikinci doz antibiyotiğini aldı kedim. yakalıktan kurtuldu. en küçük beden sipariş vermeme rağmen biraz büyük gelen tulumunu giydirdik veterinerde. zayıflığı, bebekliği, tatlılığı gözümü yaşartıyor. bu süreçte çok sakin. zaten sakin mizaçlıydı. şimdi gün boyu uyuyor, kalktığı zamanlarda temel ihtiyaçlarını karşılayıp kaloriferin üstünde etrafı izliyor. ona seslendiğimiz zamanlarda kısık bir miyavlamayla karşılık veriyor ve yine yatağına gidiyor. dün gece boynumda uyudu ki genelde hep bacaklarımın arasında uyur. bu sakinlik biraz üzüyor beni ama her şey yolundaymış. ameliyat sonrası böyle davranması bir süre için çok normalmiş. kaldı ki iştahı da yerinde. şimdi sadece dikişlerini aldırmak kaldı. onu da sanıyorum çarşamba günü halledeceğiz.
yılbaşı geliyor. yeni yıla nerede, nasıl gireceğim bilmiyorum. çok da önemli değil zira daha önemli zihinsel meşguliyetlerim var. hayatın ne getireceğini kim bilir sevgili okuyucu. yaşayıp göreceğiz.
posta kartı göndermek için harika zamanlar. el yazısıyla işlenmiş, binlerce mil yaşanmışlık barındıran resimli kartları çok seviyorum. türkiye içinde kaybolan ve asla iletilmeyen kartlar, ülkeler arasında hızla sahiplerine ulaşıyor ve envai çeşit posta pulu da cabası. daha önce türkiye içinde ısrarla gönderdiğim o özenle seçtiğim ve yazdığım kartlar sahibine bir türlü ulaşmamıştı. adres mi yanlıştı, ben mi yanlış yazmıştım ya da başka bir şeyler mi olmuştu bilmiyorum. evrenden gelecek mesaja ihtiyacım olduğu bir dönemdi ve totem yaparak, son defa gönderdim. ulaşmadı ya da ulaştığını ben hiç bilmedim. zorlamadım. belki bu da bir işaretti. herkes kendi iyi ya da kötü hallerinde salınıp duruyordu ve bazıları sadece teğet geçip gittiler. s. ileri’nin dediği gibi “birbirine teğet geçmiş yaşamların öyküsü radyofonik seslere dönüşür.”
sevgili okuyucu, sana bir posta kartı gönderiyorum. iyilikler hep omuzlarında olsun.

Yorumlar
Yorum Gönder