uğultu.
rüyamda tanıdık yollardan geçtim. nereye gittiğimi bilmiyordum ama tanıdığım yolların beni bildiğim bir yere çıkaracağını biliyordum. bu yüzden endişesizdim. sonradan fark ettim, tanıdığım yollar şimdilerde burada olmayan biriyle alakalı. bizim üçfidan'da takılan punkenan vardı. bütünüyle yolların, köprüaltının, duvarları spreylenmiş dehlizlerin adamı gibi dururdu. hiç sormadım, gün sonu ait hissettiğin ve korkmadığın yuva ihtiyacı duyuyor musun diye. tek yaptığı yumruk tokuşturup punk's not dead dedikten sonra kırmızı tuborgunu içmekti. bence onun bile ihtiyacı duyduğu bilindik yerler vardı. ev gibi.
birkaç gündür aklıma geliyorlar. 232, daha çok yunus ve o döneme ait bir şeyler. bu akla gelmeler de tanıdık. kendimi tanıyorum. düşünüp, anı kaçıracağım bir süre. bu kaçış, anı iyi değerlendirememekten de biraz. belki büsbütün öyle. bu da benim tercihim. bazen bir rüyada hissettiriyor. kabus gibi bir rüya.
sitenin bekçisi hamit abi de gitti. gideceğini duyduğumda ağlamıştım. belli etmeyeyim diye hızlıca veda ettim. sonra birkaç defa yine geldi. sevindim. artık gelmiyor, sesini duymuyorum hiç. alıştım. kedileri çok severdi. o buradayken güvenlik kulübesinin
etrafında bakımlı kediler olurdu. parka terk edilmiş russian blue bulmuş, adını boncuk koymuş. bobuşko diye seslenirdi. tavuk ciğerine ve tekirlere alışmış hamit abi boncuk'un maaşını yediğinden yakınırdı yine de önüne gelene vermedi boncuk'u. zayıf, pejmürde bir adamın peşinde, parlak duman renginde topluca bir kediydi boncuk.
Yorumlar
Yorum Gönder