ekiz.
onlu yaşlarının mizacı kırgın, hevesli başları. bodrum çiçekleri, babanın anahtar sesleri, annenin düşüşleri ve onluk dilimin öncesinde bile tanrının dizinde bir yumak olarak kalıp kedileşmek ömrü boyunca isteği. o senelere dair bir de cümleler var. cümlelerin içinde, onlar olarak yaşamak isteği gününe düştüğünde geziniyor şimdinin malum iletişiminde. ne garip, ilkokulda bao’ nun gezi yazılarını okumayı seven ve gastelerin ekonomi sayfalarını okuyan, şimdi her şeyden adeta umursamaz bir nefret haliyle uzak. nefret değil de başka şey. kırgın. neyse, cümlelerden bahsediyordu. o cümleler olmak istedi bir an. bu istek, içsel devinim... olur onda. eskiden daha çok olurdu. baktı. fotoğraf makinesine, botlarına, yazılarına, kahvesine, benzer olabilme ihtimaline ve ilk yazı(sı)nı hatırladı. ilk düş yazını, sonrasını, öncesini ve neyin onu kırdığını. “ben, bir kaybın ürünüyüm ve kaybı arama hevesimi de çoktan kaybetmişim. bu. kabul edince renkleniyor sanırım. şimdi gidip çiçeklere su vereyim. telgraf çiçeği minik mor hediye getirmiş.” dedi.
bilinç akışı mı bu :) hep aksın :)
YanıtlaSil