günlük.
geçen gecede birkaç defa uyandım. birkaç rüyayla ve fizyolojik ihtiyaçla. birilerini koruyordum rüyalarımda o gece. "korumak" mizacıma peydahlanmış, az çok hissediyorum. Sabahın karanlığında uyanıp, kışı hatırlatan soğukla karşılaştığımda hayatı sorguluyorum. metroda insanlar... korkunç geliyor onların arasında olmak. bunun yerine ışıklandırılmış ve zevkli bir beynin gözüyle, iyi kalpli bir bedenin enerjisiyle döşenmiş bir mekanda sevdiklerimle olmayı tercih etmek, insanlarla barıştırıyor beni. ama hayatımın altı buçuğunda bu seçenek, seçenek bile değildi. hazırlanırken, çocuklara söyleyeceğim şarkıyı mırıldanıyorum. ezberlemek için. seçtiğim mesleğe uygun olup olmadığımı sorguluyorum aynı zamanda. sineklerin tanrısı'ndaki bir ada bu dünya. iyileşmeden iyileştirmek ya da birlikte iyileşmek belki. içimdeki oblomov'un bahanelerini susturuyorum. evden çıkmadan, çekmecemde bulduğum tek bereyi geçiriyorum kafama. kışlıklar, henüz bereye hazır değilmiş burada. oysa siyah...