günlük.
geçen gecede birkaç defa uyandım. birkaç rüyayla ve fizyolojik ihtiyaçla. birilerini koruyordum rüyalarımda o gece. "korumak" mizacıma peydahlanmış, az çok hissediyorum.
Sabahın karanlığında uyanıp, kışı hatırlatan soğukla karşılaştığımda hayatı sorguluyorum. metroda insanlar... korkunç geliyor onların arasında olmak. bunun yerine ışıklandırılmış ve zevkli bir beynin gözüyle, iyi kalpli bir bedenin enerjisiyle döşenmiş bir mekanda sevdiklerimle olmayı tercih etmek, insanlarla barıştırıyor beni. ama hayatımın altı buçuğunda bu seçenek, seçenek bile değildi.
hazırlanırken, çocuklara söyleyeceğim şarkıyı mırıldanıyorum. ezberlemek için. seçtiğim mesleğe uygun olup olmadığımı sorguluyorum aynı zamanda. sineklerin tanrısı'ndaki bir ada bu dünya. iyileşmeden iyileştirmek ya da birlikte iyileşmek belki. içimdeki oblomov'un bahanelerini susturuyorum.
evden çıkmadan, çekmecemde bulduğum tek bereyi geçiriyorum kafama. kışlıklar, henüz bereye hazır değilmiş burada. oysa siyah bereyi tercih ederdim bu sabah. bere, sanki beni insanların garipliklerinden de koruyor metrodayken.
stajda, çocukların karşısında onlara doğru olanı vermeye çalışan kendimi fark ettiğimde, sabahın kör düşünceleri de dağılıyor auramdan. eve dönerken, huzurluyum ve okumak istiyorum... bir sürü kitap. deneyimleyeceğim iyi ya da kötü şeyler olacaktır elbette. dünyaya gelmeden de kimseye gül bahçesi vadedilmemiştir eminim. yine de belki kendi dikenlerim, ruh çeperime fazla batmasaydı daha kolaylaşabilirdi bazı şeyler. sorun değil. ilerliyorum ve mutluyum.
eve geldiğimde, üniversitedeki dersime kalan iki saatimi kahve ve kitapla değerlendiriyorum. yolda bulduğum gül yaprağını da kokluyorum arada. taç yaprağının genişleyen kısmı nasıl da tarifsiz bir renk almış kırmızının tonunda. bu kadar güzel kokarken nasıl düştün ki sen... doğanın yoluna kokulu bir imza düşmüş, insan hatırlasın diye.
okulda eğleniyorum.
eve döndüğümde kitap ve bitki çayımın tadına ek olarak dedemin bisküvilerini ekliyorum. dedemin eskiden bonbon şekerleri vardı. sütlü, kahverengi. ama kahveli değildi. kahveli olsa sevmezdim hiç. ceplerinde taşırdı. şeker dolu kocaman paket, dolabında dururdu hep. bonbonlardan sonra lokumları oldu. gül lokumları. en çok bu lokumları sevmiştim. şimdi de bisküvileri var. yoğun geçen haftanın ardından, kalori hesabı yapamıyorum pek fazla. bunlar sıradan bisküviler mi yoksa seneler sonra dedemi bana hatırlatacak, anılara giriş bileti mi.
"angela'nın külleri" kitabını okuduğumu yazmıştım daha önceki yazımda da. babamı hatırlattı bazı cümleler.
pulitzer ödüllü kitaptaki frank ya da anlattıkları, bir şekilde bağladı beni kitaba.
size kitap okurken dinlediğim uzun fon müziğini bırakıyorum.
Sabahın karanlığında uyanıp, kışı hatırlatan soğukla karşılaştığımda hayatı sorguluyorum. metroda insanlar... korkunç geliyor onların arasında olmak. bunun yerine ışıklandırılmış ve zevkli bir beynin gözüyle, iyi kalpli bir bedenin enerjisiyle döşenmiş bir mekanda sevdiklerimle olmayı tercih etmek, insanlarla barıştırıyor beni. ama hayatımın altı buçuğunda bu seçenek, seçenek bile değildi.
hazırlanırken, çocuklara söyleyeceğim şarkıyı mırıldanıyorum. ezberlemek için. seçtiğim mesleğe uygun olup olmadığımı sorguluyorum aynı zamanda. sineklerin tanrısı'ndaki bir ada bu dünya. iyileşmeden iyileştirmek ya da birlikte iyileşmek belki. içimdeki oblomov'un bahanelerini susturuyorum.
evden çıkmadan, çekmecemde bulduğum tek bereyi geçiriyorum kafama. kışlıklar, henüz bereye hazır değilmiş burada. oysa siyah bereyi tercih ederdim bu sabah. bere, sanki beni insanların garipliklerinden de koruyor metrodayken.
stajda, çocukların karşısında onlara doğru olanı vermeye çalışan kendimi fark ettiğimde, sabahın kör düşünceleri de dağılıyor auramdan. eve dönerken, huzurluyum ve okumak istiyorum... bir sürü kitap. deneyimleyeceğim iyi ya da kötü şeyler olacaktır elbette. dünyaya gelmeden de kimseye gül bahçesi vadedilmemiştir eminim. yine de belki kendi dikenlerim, ruh çeperime fazla batmasaydı daha kolaylaşabilirdi bazı şeyler. sorun değil. ilerliyorum ve mutluyum.
eve geldiğimde, üniversitedeki dersime kalan iki saatimi kahve ve kitapla değerlendiriyorum. yolda bulduğum gül yaprağını da kokluyorum arada. taç yaprağının genişleyen kısmı nasıl da tarifsiz bir renk almış kırmızının tonunda. bu kadar güzel kokarken nasıl düştün ki sen... doğanın yoluna kokulu bir imza düşmüş, insan hatırlasın diye.
okulda eğleniyorum.
eve döndüğümde kitap ve bitki çayımın tadına ek olarak dedemin bisküvilerini ekliyorum. dedemin eskiden bonbon şekerleri vardı. sütlü, kahverengi. ama kahveli değildi. kahveli olsa sevmezdim hiç. ceplerinde taşırdı. şeker dolu kocaman paket, dolabında dururdu hep. bonbonlardan sonra lokumları oldu. gül lokumları. en çok bu lokumları sevmiştim. şimdi de bisküvileri var. yoğun geçen haftanın ardından, kalori hesabı yapamıyorum pek fazla. bunlar sıradan bisküviler mi yoksa seneler sonra dedemi bana hatırlatacak, anılara giriş bileti mi.
"angela'nın külleri" kitabını okuduğumu yazmıştım daha önceki yazımda da. babamı hatırlattı bazı cümleler.
pulitzer ödüllü kitaptaki frank ya da anlattıkları, bir şekilde bağladı beni kitaba.
size kitap okurken dinlediğim uzun fon müziğini bırakıyorum.
ah nefis anlatmışsın. hıhım uygunsun ivit. öğretceğin şarkıyı mırıldanmak hoşmuş. yaa o bonbona bayılırım. en sevdiğim şeker. sütlü ivit. kahveli diyel :) anılara giriş bileti :) edebiyat seviyon sen ruhunda var valla :)
YanıtlaSilDeep:) mimlediğin konuyu yazacağım biraz sonra. Bakalım neler çıkacak:)
SilOkulda söylediğimiz şarkılar dilime dolanıp günlerce çözülmüyor. Eğlenceli bi durum. Bonbon dedem. :)
Her zaman o soru gelip buluyor "Doğru mesleği mi seçtim?". Dedelerimiz bizi şekerle, çikolatayla beslerdi. Cepleri doluydu. Ne güzeldi.
YanıtlaSilDedem, yemek yemeyi çok sever. Bizim ailede yemeyi çok sevmeyen pek insan yok zaten. :)
SilDoğru mesleği seçtim mi, doğru insan mı, doğru cevap mı... sorular uzayıp gidiyor ama belki de bu bir kaçış noktasıdır.
Büyülü bi an yaşıyorum tüm zorlukların ortasında ve o zaman emin oluyorum. Hayat da böle bi şey, görebilmek ve gelişebilmek mi önemli?
'doğanın yoluna kokulu bir imza düşmüş, insan hatırlasın diye' bayıldım buraya , çok tatlış ve huzurlu bir yazı olmuş ^^
YanıtlaSilTeşekkür ederim:)
SilBazen havadan bir tüy süzülüyor, alçalıp tekrar geldiği yöne doğru yükseliyor. bence o da bi şeyleri hatırlatma imzası olabilir.:)
heeey seni mimledim işteee bana neee :)
YanıtlaSilyazımı yazdıktan sonra kimleri mimleyebileceğimi düşünüyorum şu an. :D
Silyazılarımı okumayı seven biri! en sevdiğim şeylerden biri.:) toplu taşıma araçları beni fazlasıyla geriyor. ama şehirler arası otobüste gece yolculuklarına hayır demem eğer mutluysam ve yanımda sevgiyi hissettiğim biri varsa. eskiden, tek başımayken da severdim müzik eşliğinde seyahat etmeyi ama artık sevmiyorum. gece yarısı mola arasında üşürken sıcak çay bardağına sarılıp tostumu ısırmak güzel bi fikir gibi geldi şimdi. neyse:)
YanıtlaSilteşekkür ederim, yorumlarını ve yazılarını okumak iyi hissettiriyor:)
rüyalar çok garip şeyler. en güzeli huzurlu rüyalar ve uçabildiğim... büyüdükçe azaldı bu huzurlu rüyalar:(