Kayıtlar

2018 tarihine ait yayınlar gösteriliyor
Resim
cumartesi. nedense sabahı hatırlamıyorum. sanki kedimden tırmık yedim ve sevgimi göstermek için yüzümü yaklaştırdığım kedimin tepkisine içerlenip battaniyemin altına girip son günlerin verdiği ağırlık ve sinir yüzünden ağladım ve gün başladı. birkaç saat sonra da bitti gün. gerçekten hatırlamıyorum... hatırlamasam daha iyi sanırım. battaniyemin altında kanayan tırmıklı suratımı yastığa gömüp bir süre ağladım. regl sancısı da hafiften belimden kasıklarımın derinliklerinde "ben de buradayım!" diyordu. ağladım, tıkanan burnuma sinirlenip yine ağladım. battaniyeyi aralayıp burnumu çıkardım ve nefes almaya çalıştım. eğer geçmişte birinden kazık yemişseniz, çok aşık olup karşılığını alamadıysanız ve yolunuza yalnız devam ederken hayatınıza yeni birini aldıysanız... eskisinin acısını yenisinden çıkarmayınız. lütfen. siz, bir şeyler yaşamış olabilirsiniz ama o, yaşamadı. o, sizi çok sevdi. onu kullanmayınız. onun kırılganlığıyla eğlenmeyiniz. annem geldi sonra, ağladığımı fa...

daily

Resim
Cuma günü... yardım et bana Sartre Dün gece huzurlu bir uyku... Uyandığımda yine aynı acılı ağırlık gövdemin üst ortasında yerini almıştı. neden ? sebep neydi... varoluşsal sebeplerimi sırala sartre... bulantı'yı okuduğum günleri hatırlıyorum ve arıyorum. aslında yarın, lisede sık sık gittiğim kütüphaneye gitmek iyi bir fikir olabilir. üyelik kartım nerede acaba... karttaki fotoğrafımla şimdiki görüntüm arasında komik denebilecek farklar var. Sabahın köründe kalkmadım. uyandım ama kalkmadım. bölük pörçük uyku setlerim arasında kendimi huzurlu uykuya zorladım ve ne zaman kötü hisler ve düşünceler elektriklense ruhumda, olumlu mottolarla kendimi iyileştirmeye çalıştım. Bir psikologla görüşme fikri şu sıralar sık sık aklıma geliyor. Annemle kuaföre gittik. Saçlarımı yıkattım ve fön... Fön ne güzel şey. Duştan sonra kabaran saçlarımı, duşun hemen ertesi günü de çok seviyorum çünkü şampuan reklamlarındaki gibi hacimle uzayda dans ediyorlar:) ama 24 saat sonra, tüm o havalı görü...

Komşu Komşu

Resim
Mahalle kültürü iyiden iyiye azaldı yaşadığım yerde. Eskiden, herkesin kendi elleriyle yaptığı müstakil evlerden ve erik ve incir ah bir de dut ağacından oluşan sokağımda artık yeni ve hızlıca kondurulmuş büyük apartmanlar var. Eskiden gökyüzünü daha geniş bir açıdan görebilirken şimdi içimdeki gökyüzüne dönmek zorunda kalıyorum çoğu zaman. Hatırlıyorum çocukluğumu. Sokak oyunlarımı... Cemile Teyze'nin bahçesini... Geceleri sarhoş babamı kandırıp bizi kazıklayan bozacıyı, karpuzcuyu, ıhlamur ağacını... Yere şıp şıp düşen dutlarına üzülerek baktığım dut ağacını. Ama asfaltı yapış yapış yapan dutlar, yazın geldiğini müjdeliyordu. Okullar kapanacaktı, koskoca üç aylık bir tatil... Şimdi yaşlandı o ağaç. Dutları yine düşüyor yere ama arabalardan gözükmüyor pek asfaltın renk değişimi. Eski tadı kalmadı mahallenin. Ama şimdiki halinin de kendine göre güzellikleri var, inkar edemem. Gezinip duruyorum evin içinde ve balkona doğru geçiyorum, görebildiğim kadar gökyüzünü görmeye çalışıy...

melankoli

Resim
unutmalıyım biliyorum. silmeliyim. önemsizleşene kadar en azından. nasıl diyorlar... "herkes yaşar bunları." kalbimi kırmak istemezdin biliyorum belki de böyle bilmek istiyorum. ah insanlar... neden bu kadar unutmuyorum bazı şeyleri. ah ah. herkes kirlenir. herkes kirlidir. herkes unutur. isimler kalır.

red

Resim

Adı yok bunun

Beni sarı saçlarımdan öp. Beni kara saçlarımdan, ak saçlarımdan. Dazlak ve yamuk kafamdan sev beni. Bütün kusurlarımın tut elinden büyüt onları da özgür olmayı öğrensinler. Uykusuz dertli gecelerinden başla affetmeye. Ağrıyan başından, şiş gözlerinden, kırılmış gururundan, annesi öldürülmüş duygularından başla. Ne demiş şair... beni öp sonra doğur beni. Ah sen olsaydın o rüyamdaki. Rüyalarda yaşanmaz biliyorum ben yeryüzünde yaşadım cehennemi. Bakışların kor ve kör. Yüreğin buz bana. Sen bir çocuktun yağmurlu bir kış akşamı, sokak lambasının altında silikleşerek uzaklaşan okuldan eve dönerken. Her şey seni hatırlatırken nasıl olacak da geçecek yaşlar bilmiyorum. Ben ölüyorum gurursuzluktan. Allah’ım sen yardım et. Kalacaksa -ki kalmasın- tek sahne kalsın yüreğimde. O büyümeyecek oğlan çocuğu. Sırt çantasında benim yüreğimi taşıyan, yağmurlu bir akşam. Ah sevgilim okşadım saçlarını sen uyurken. Dualar ettim. Mutlu ol diye. Saçlarımda boya da kalmadı. Yüz yaşımda oldum da ölümü tatt...

Zamanla olacak

Resim
Kalp kırıklıklarımı kendim tamir etmeyi öğrendim de bu tamir işi yorgunluğunun kalbimi kıranlar için değip değmeyeceğini henüz ayrımsayamadım. Çocukken çizdiğim tek kulübeli kasabanın ortasından masmavi bir dere geçerdi. Ağaçlar, tavşanlar, kediler, atlar... Güneşe doğru uçan kuşlar... Şimdi, o huzurlu resim kağıdında annesinin elini tutan kız çocuğu olmak istiyorum. Kibritçi Kız hikayesini okuduktan sonra döktüğüm gözyaşları aslında ne güzel yaşlarmış.

Bilmiyorum.

Resim
Ne dönebiliyorum ne gidebiliyorum. Ne yapacağımı bilmiyorum. Köşeye sıkışmış gibiyim. Öyle karışık bir his ki bu... İçimdeki sesi dinlemeye çalışıyorum ama duyulmuyor. Sizin de oldu mu böyle anlarınız ?  Ne yapmalıyım bilmiyorum... Savaşsam mı ? Değecek mi savaşmaya... Yıpranıp solabilirim bu yolda. Elimde zafer sandığım bıçak yaraları, yapayalnız ve çökmüş göz altlarımla bir sinir hastası olabilirim.  Mutlu da olabilirim. Ama bu ihtimal bana epey uzak geliyor.   Neden bu yoldayım bilmiyorum. Neden bu kadar ciddiye alıyorum bilmiyorum. Her neyseee.  Bu yaz Alanya ve Erdek'e gittim. İlk defa erkek arkadaşımla tatile çıktım. Eskiler peşimi bırakmasa da güzeldi, mutluydum. Dönüş yolunda Akseki'den geçtim. Gidengelmez Dağları... Eylül ayının ilk günlerinde, otobüsün içine dolan o çam ve yağmur kokusu... Yörük çadırları, soğuyan hava ve gri bulutlar... Harikaydı. Sonra bu dağlarla ilgili trt belgeseli izledim. Efsanevi...

hüzün kovan gece kuşu

Resim
  Hey there!   Orta okul yıllarımda en çok dinlediğim parçaydı "Hey There Delilah".  Pek bilinmeyen, tek şarkıyla    patlamış Amerikalı bi grubun en güzel şarkısıydı. Netlog zamanlarım... Açayım da dinleyeyim            şimdi ama kulaklıklarımı almaya üşeniyorum. Şimdi gördüm ki Deniz Tekin de coverını yapmış.   Mr. Boombastic diye bir arkadaşım vardı o zamanlar. Raton Laveur. Ne zaman bu şarkıyı dinlesem    aklıma o geliyor ve ergenliğe geçiş yıllarım.   Çok da beğenmediğim cover Yara izlerini severim. Dikişleri, kabuk bağlayan ama ardında iz bırakacak yaraları tercih ederim. Acı dolu mutlu bir kaşıntı. Hayat gibi bi şey. Bazen scab diye aratıp yara izlerine bakıyorum instagramda. Vücudumda bir sürü iz var. Kimisini seviyorum. Sevmediklerim de var(dı) ama onları kucaklamayı öğrendim. Babamın kocaman bir yüzüğü vardı. Hatırlamıyorum üzerindeki şekilleri ama büyük damgalı gümüş bi yüzüktü. Senelerdir takt...

BEN GERİ GELDİM!

Resim
Hellö there! Ben geri döndüm:D Başka bir blog açmıştım ama buraya tekrar yazmaya karar verdim. Burada birikmiş bir sürü hikayem, anım var. Açtığım diğer bloğa pek ısınamadım açıkçası. Özlemişim burayı. Eskiden defterlere yazardım; ne çok yazardım... Çok sevdiğim Oğuz Atay'ın Günlük'ünü almıştım lisemin yanındaki kütüphaneden. El yazısını taklit etmeye çalışırdım. İyi de yapardım bu işi. Ama el yazım, babamın el yazısına benziyor istemsizce. Genetik bir miras olabilir mi mürekkep izi ? Yaz geldi, pişiyorum. Baharı seviyorum; dalların renklenmesi, sokaklardaki o ballı çiçek kokusu ve akşam serinliği beni çekiyor. Doğanın uyanışını izlemek hoşuma gidiyor. Ama yaz sıcağını sevmiyorum.  Haftaya son bir sınavım var. Eğer bütlere kalmazsam... İkinci döneme pek alışamadan bitti gitti. Okulla pek alakam olmadı. Sık sık Ankara'ya gitmeye çalıştım. Bir de okul deneyimi dersi vardı dönem boyunca. Her cuma anaokuluna gittim, güzel ve yorucu bir deneyimdi.  Hayatım şu an stabil,...