fazla kişisel yazı ve bir o kadar da karşıyaka.
internetle tanışmam on yaşıma rastlar. toplama masaüstünden windows'un o uçsuz bucaksız yeşil tepelerine kurdum evcilik oyunlarımı. bilmeden kuzey california'da büyütmüşüm çocukluğumun sibernetik organizmasını. sonra zaten akıllı telefonlar... neyse.
instagram'da anı biriktirmeyi severim. bazı güzel hesaplar da var takip ettiğim. mesela balkon dekorasyonları hoşuma gidiyor, keşfedilecek mekanlar da öyle. pms dönemlerimde çikolatalı fotoğraflara bakıp deliriyor sonra kedi videolarını izleyip sakinleşiyorum. pozitif şeyleri görmeyi seviyorum. yüklediğim fotoğrafların çoğu gittiğim mekanlardan, hislendiğim anlardan. yerde gördüğüm kirli ama muhteşem renkli çiçek yaprağına, dinozora benzeyen buluta, her zamanki gibi batan güneşin o akşamki derin kızıllığına... o an bana anlamlı gelen ne varsa ona ait fotoğraflar... bunlar da zaten anılarımı oluşturuyor. anılarım da beni oluşturuyor sanırım. zihnimde kurduğum anı müzesinin tanıtım broşürü gibi bi şey insta.
instagram'da anı biriktirmeyi severim. bazı güzel hesaplar da var takip ettiğim. mesela balkon dekorasyonları hoşuma gidiyor, keşfedilecek mekanlar da öyle. pms dönemlerimde çikolatalı fotoğraflara bakıp deliriyor sonra kedi videolarını izleyip sakinleşiyorum. pozitif şeyleri görmeyi seviyorum. yüklediğim fotoğrafların çoğu gittiğim mekanlardan, hislendiğim anlardan. yerde gördüğüm kirli ama muhteşem renkli çiçek yaprağına, dinozora benzeyen buluta, her zamanki gibi batan güneşin o akşamki derin kızıllığına... o an bana anlamlı gelen ne varsa ona ait fotoğraflar... bunlar da zaten anılarımı oluşturuyor. anılarım da beni oluşturuyor sanırım. zihnimde kurduğum anı müzesinin tanıtım broşürü gibi bi şey insta.
geçenlerde, yaklaşık üç ay önce, bir takip bildirimi geldi, baktım. türkiye'nin şehirlerinde çekilenler yetmiyormuş gibi farklı ülkelerden de güzel fotoğraflar vardı bu hesapta. farklıydı diğerlerinden. şimdi efenim, inkara da lüzum yok, hoş da bir beyefendi fotoğrafların içinden bana göz kırpıyordu. dolu dolu yaşayan, iyi görünümlü, zeka dolu bir çift göz. hıhım. ben de takip ettim, o güzel şehirlerin fotoğrafları hatrına. belki de bu bahaneydi, bilmiyorum.
hop, mesaj bildirimi. sürekli arkadaş önerilerinde gördüğünü, ilgisini çektiğimi yazmış. ortak arkadaş da yok. "belki gezdiğimiz yerlerin fotoğraflarında kullandığımız hashtagler öneri olarak çıkmama neden olmuştur." diye geçiştirdim. belki gezdiğimiz ortak bir ülke sayesinde önerilmiştik birbirimize, instagramın aptal algoritması içinde. içimdeki aptal ses "belki de bu o kişidir, belki de sosyal medyadan tanışanların gerçekliğine inanmamak bir tabu olarak yıkılacaktır." derken diğer ses "dur bi allasen zaten, dizlerin yara bere, sen neler düşünüyorsun. saçma sapan işler." diye konuşup dururken "neden bu kadar önemsiyorsun ki." dedim ve sustu bütün sesler. yalnızlığı tercih ediyordum oysa, uzun zamandır. belki adımlarımı sağlam atmak isteği... bilemiyorum.
mesajlaşmayla geçen birkaç günün sonunda görüntülü konuştuğumuzda, ki ben biriyle görüntülü konuşalı bin asır geçmiş, elim ayağıma dolandı. zaten utangaç bir kızım. neyse, belli etmedim tabii. yaşım olmuş kaçbin, ne heyecanı, üstelik hiç de tanımadığım biri için. ama bu heyecan, karşımdakiyle değil, benimle ilgili. bunu da bilahare yazarsam yazarım buraya.
hop, mesaj bildirimi. sürekli arkadaş önerilerinde gördüğünü, ilgisini çektiğimi yazmış. ortak arkadaş da yok. "belki gezdiğimiz yerlerin fotoğraflarında kullandığımız hashtagler öneri olarak çıkmama neden olmuştur." diye geçiştirdim. belki gezdiğimiz ortak bir ülke sayesinde önerilmiştik birbirimize, instagramın aptal algoritması içinde. içimdeki aptal ses "belki de bu o kişidir, belki de sosyal medyadan tanışanların gerçekliğine inanmamak bir tabu olarak yıkılacaktır." derken diğer ses "dur bi allasen zaten, dizlerin yara bere, sen neler düşünüyorsun. saçma sapan işler." diye konuşup dururken "neden bu kadar önemsiyorsun ki." dedim ve sustu bütün sesler. yalnızlığı tercih ediyordum oysa, uzun zamandır. belki adımlarımı sağlam atmak isteği... bilemiyorum.
mesajlaşmayla geçen birkaç günün sonunda görüntülü konuştuğumuzda, ki ben biriyle görüntülü konuşalı bin asır geçmiş, elim ayağıma dolandı. zaten utangaç bir kızım. neyse, belli etmedim tabii. yaşım olmuş kaçbin, ne heyecanı, üstelik hiç de tanımadığım biri için. ama bu heyecan, karşımdakiyle değil, benimle ilgili. bunu da bilahare yazarsam yazarım buraya.
güzel, her şey iyi ilerliyor. hayatının bir kısmını, anlattığı kadarıyla dinledim. liseden sonra beş sene hindistan'da yaşamak, sonra türkiye'ye dönüp yayınevi, akademik yayın pazarlama falan filan... yılın yarısında çalışıp kalan yarısında dünya seyahatleri. ilginç. maliyetli bir durum. ama soramıyorum tabii o an. bir süre bu konuşmalar devam etti, sonra o, bangkok'a gitti. thailand'tan, filipinlerden falan fotoğraflar... hayat ona güzel. "gel" diyor ve benim kalkıp gidesim geliyor. nasıl bir hayat bu böyle. bir yanım "neden ben buradayım." diye imrenerek çizdiği rotaya bakıyor, diğer yanım "hayatının ve karakterinin pusulasında, şu an doğru yerdesin." diyor. türkiye'ye dönüyor sonunda.
iyi ölçüp tartıyorum, en azından böyle yaptığımı sanıyorum şimdilik. her adımımı korkarak atmaktan sıkılıyorum bazen ama böylesi benim için en iyisi.
iyi ölçüp tartıyorum, en azından böyle yaptığımı sanıyorum şimdilik. her adımımı korkarak atmaktan sıkılıyorum bazen ama böylesi benim için en iyisi.
diyaloğun sonunu, bilerek ve isteyerek ben hazırladım. çünkü bana göre değildi. ne bir arkadaş olabilirdi bana ne de beklediği sevgili olabilirdim ona. hedonizmin sularında fazla yüzmüştü. sorumluluklara bakışı farklıydı. ben ise umut sarıkaya işimdeyim gücümdeyim köşesiydim.
narsisizm kazasından sonraki imtihanım hedonistik biri olmamalıydı. zaten ben kendi sınavımdan zor geçiyorum. kimse kimsenin sınavı olmasın. fazla çılgınlıklara teşebbüslerim olduysa da oturdum kıçımın üstüne.
ben adımlarımı sağlam atmalıyım. daha zamanı değilmiş bazı şeylerin.
evet, sonuç olarak, bu adamdan sonra içsel bir sorgulama yaşadım. hayat herkes için farklı işliyor ama verilen zaman aşağı yukarı aynı.
ben adımlarımı sağlam atmalıyım. daha zamanı değilmiş bazı şeylerin.
evet, sonuç olarak, bu adamdan sonra içsel bir sorgulama yaşadım. hayat herkes için farklı işliyor ama verilen zaman aşağı yukarı aynı.
babam gibiyim ben. tek fark babam, las vegas'ta zar atabiliyor, ben ise burada sorumluluklarımın peşindeyim. ama içimde taşıdığım las vegas çılgını hep var. sanıyorum ki doğru yoldayım.
zaten ne işim vardı benim burada.
"ee cnm hiç gelio msun kadıköy'e fln?"
benimle kayboldun. en sevdiğim anılarım var bu şarkıda
YanıtlaSilHarika:) Bayıldım bu öyküne!
YanıtlaSilBak sana alternatifini yazayım, çünkü yaşayan benim. yaşayan bilir :) sırt çantamı alıp, üç beş kendi birikimimi ve bankadan da ailemin ben küçükken bana yaptırdığı yaşam sigortasının 18 yaşımda "ister çek, ister devam et" şeklinde önüme serilmesinin ardından, "ben dünyayı gezmek istiyorum" dedim ve çıktım yola. 62 ülke. çoğunda yalnız ve tamamında sırt çantalı. ortalarda bir yerde İsrail'de bir Alman'la tanıştım. 7 sene ve 5 ülkeyi kapsayan bir ilişkiden sonra Fiji'de evlendik, 2 çocuğumuz var. Önce Hollanda, Avustralya sonra Almanya'ya yerleştim. Burada kendi işimi yapıyorum (psikoterapistim). Hala her fırsatta ve imkan yaratabildiğimizde seyahat ediyoruz ama bu genelde kimsenin duymadığı, ilgilenmediği, gitmediği ülkeler oluyor. Bazen bey tek gidiyor, fazla riski olduğu için, aklım orda bedenim çocuklarla evde. Onlar da seyyah büyüdü, biri 19 diğeri 9 ülke gördü şu son 6 ve 3 senede.
YanıtlaSilMutlu muyum, evet. Mutsuz muyum, bu kadar seyahat odaklı bir ilişkide stabil bir hayat yarattığım için, biraz mutsuzum. Çünkü hayalimde çocukları Güney Amerika'da yapmak, bir iki ay sonra yola devam etmek, yolda eğitim vs vardı. Bahsettiğin adam gerçekten bu işle profesyonel ilgileniyorsa bol bol dinlemişsindir ondan, bunlar mümkün ve çok pahalı durumlar değil. Bu hayalimi gerçekleştiremediğime biraz üzülüyorum ama "herşeye sahip olamazsın" diye avutuyorum kendimi, seçimler yapmak zorundayız. Ben mesleğimi seçtim, çünkü seyahat dışında ikinci sapantım o.
Ha aşk... Aşk enteresan bir şey. Seyyar aşk daha enteresan. İnişleri çıkışları var. Senin evde kalıp onun gittiği durumlarda hissettiklerin var. Özellikle çocuktan sonra çok oluyor bu.
Rutinde herkes rahatken bizim ayaklar kaşınır, seyahat planımız yoksa hayatta bir tuhaflık vardır.. Seyahatteysek, sırt çantaları, çocuk bezi, bebek maması vs aşırı rahatızdır. Afrika'da kızamık geçiren çocuk sorun değil ama evde grip geçiren çocuk korkutucudur falan. Rüyalarında bile seyahat edersin. Sabah uyanır "ya kuzey koreye çocuk alıyorlar mıydı?" diye gugıllarsın. Farklı bir hayat. Instagram kullanmadığım için yabancısıyım o fotoğraflarla biriktirilmiş hayatarın ama yaşadım yaşıyorum, gerçeği güzeldir.
Fakat insan denge istiyor. 35'ten sonra durulmak ve bir yere bağlanmak istiyor. Aile kurmak ya da işinde senior pozisyona gelmek ya da bir ipte ikisinin cambazlığını yapmak istiyor. Ama ya bu ya öteki değil, bu uzun yorumu bundan yazdım. Biz beceriyoruz, hem dengeli bir aile hayatını kurmayı hem de el değmemiş yerlere seyahat etmeyi. Olabiliyor. Yani adamı sırf bu nedenle reddettiysen, bir daha düşün derim ;)
Ne kadar güzel anlatmışsın sevgiyi, ilgiyi, aşkı. Sosyal medyadan tanışılan biriyle birlikte olan benim için de biraz tabu gibiydi; ama benimki kırıldı :) 5 senedir birlikte olduğum kişiyle Twitter'da tanışmıştık. Kendin için en doğru kararı kendin verirsin, elbette çok düşünmüşsündür; ama yol anıları biriktirebileceğin biriyle olmak çok eğlenceli de olabilirdi. :)
YanıtlaSilÇok keyifli bir yazı olmuş. Çok içten ve samimi buldum. Sizlerin internetle tanışması çocukluk dönemlerinize denk geliyor tabii de bizlerin biraz daha geç. 20'li yaşlardaydım ben, çok az evde internet bağlantısı vardı. Ne ilginç gelmişti ve tabii akıllı telefonların öncesinde o koca takoz telefonları da bilirim.:) Keyifle okudum teşekkürler...
YanıtlaSillas vegas çılgını umut sarıkaya hihi, aman ne işin var elin adamıyla :) karşıyaka ile bağlantı neydi yaa :)
YanıtlaSilEn azından güzel ve farklı bir karakter tanımışsın, hoş birkaç gün olmuş :)) Sosyal medyadan bu tarz olaylar bana da tuhaf geliyor ama aslında teknoloji çağındayız, normal olduğuna alışmak gerek sanırım :))
YanıtlaSil