kinder sürpriz, çekil aradan.
her gece gördüğüm binlercesinden hatırlayabildiğim tek rüya, geçen geceme rastladı.
ortaokuldayken bir çocuk vardı. almanya'dan getirdiği kafasından büyük kinder sürpriz yumurtayı hatırlıyorum, nispeten uzun kahverengi saçları ve hafif eğimli ağzı.
kuş sesi geliyor sokaktan. heyecanlı. genelde sabaha karşı, güneş doğarken duyduğum kuşlardan.
ergenliğe geçiş yaptığımız o yıllarda hepimiz kadar acımasızdı ve bana göre fazla salaktı. ama özünde iyi çocuk olduğuna inandırmıştı beni. bu kadar. hayatımda bir izi kalmadı, görmedim de yıllardır. hatırladığım tek rüyada, adı ve hatta varlığı bile unutulmuş bu oğlana yer verilmişti. hastaydı. kanser olmuş ve gitmiş bu dünyadan. üzüldüm. yaşamından sahneler falan gördüm. sonra birlikte yemeğe çıktığımızı.... ölmeden önce, birlikteliğimiz olmuş. daha da üzüldüm. gözlerimi açtığımda ne alaka dedim tavana bakıp. "alarko kombi gerçek kombi gerçek konfor." hayır yani sana karşı bir şey de hissetmemiştim ki, gerçekten nereden geldin de benim bilinç dışı çemberimde rüyalar üretebilecek kadar yer edindin. sosyal medyada baktım kendisine, yaşıyor. şükretmeli miyim. malum olmasındı bana böyle şeyler, şükür diyeyim.
mantık çerçevesinden gülümsemeye çalışarak mantıksız biçimde, sevdiğim insanlar için ölmeyi göze alabilirim. zira rüyamdaki kişinin hasta halini gördüğümde neden ben yokum yanında diye içimde bir şeyler fena halde ağırlığını koydu bünyeme. (sevmek, bakmak, yardım etmek, korumak belki de annelik iç güdüsünden ziyade. gerçi bu iç güdünün var olup olmadığı da tartışmalı.) varlığını bile hatırlamadığım kişi, bir şekilde önemli olmuştu rüyamda. yol arkadaşımmış gibi hissetim. beni anlıyordu ve değerliydik birbirimizde.
yol arkadaşlığı mevzusunda, zor zamanları göze alamayacaksak niçin aynı yoldayız ki. biliyorum yolda yalnız yürümenin özgürlüğünü ve tutsaklığını. tek başına bırakılmışlık kötü.
bana bunları neden düşündürüyorsun. sanırım şu virüs ve yarattığı psikolojik baskı rüyalarımı bir şekilde yönetmeye başladı. absürt fakat bu böyle. ölüm, hastalık, değer verdiğim insanlara veda etmek ihtimali esas konulardı rüyada. karakterler de şaşırtıcı biçimde hayatımdan uzak.
dün akşam anladım ki gitmeliyim buradan. kendi düzenimi ve hayatımı farklı bir düzlemde kurmalıyım. çünkü burada geçmişin izleri, çatlaklar açıyor zamanımda ve ben o çatlaklarda çok fazla zaman kaybediyorum yaşadığım boyutta.
sevdiğim insanların sorumluluklarını taşıyorum. yine olgun davranmanın gerekliliğini hissediyorum çünkü başka bir yolu yok bunun. farkına varıp uygulamaya geçirmem gereken şey ise esneklik, zor zamanlarda pozitife odaklanmak, kriz durumlarında mantıklı davranabilmek.
iki gündür, jack nicholson filmleri izliyorum. aslında itici buluyordum onu. the shining çünkü. korkutucu ve itici bir surat. geçen gün rastgele, zaman geçsin diye "benden bu kadar" diye bir filmini izledim. sonra "guguk kuşu", sonra "about schmidt". barıştım onunla. jack nicholson fazla iyi bir aktör. ve sanırım bana çocukluğumu ve babamı hatırlatıyor.
kuş sesi geliyor sokaktan. heyecanlı. genelde sabaha karşı, güneş doğarken duyduğum kuşlardan.
evet ben de virüs sıkıntısından görmüşsün diyecektim bu rüyaları, tamam virüsten sonra paralel evrene geçersin, shining sinir bozucu yaa :) guguk iyi tabii :) benden bu kadar da iyi :) about schmidt de iyi :) nicholson iyi oyuncu hıhım, hep ukala roller yakışıyo ona :) gözleri işte :) ama çok kötü yaşlandı beee :)
YanıtlaSilhaha
Silshining hakkaten sinir bozucu. dr.sleep'in de sonunu beğenmedim.
adamın yüzünde ukalalık var. gözleri güzel^^
ehm yani 82 yaşında, yaşlandı evet. belki daha iyi görünebilirdi ama sekseniki yaş. bilemedim.:)
Çook güzel yazıyorsunuz. Acaba o kişiyi bir arasanız mı:)) Belki bir işarettir bu? Kim bilir?
YanıtlaSilteşekkür ederim, utandım şimdi.:)
Silay yok hiç kafalarımızın uyuşacağı biri değil o ya :D